31 Aralık 2011 Cumartesi

ŞEKER GİBİ TATLI,MASAL GİBİ GÜZEL BİR YIL DİLİYORUM HERKESE...

hiç hata yapmayan insan genellikle hiç birşey yapamaz...

2012 yılında hatalarımızın az,ÖNCE SAĞLIK VE MUTLULUĞUN

 DEVAMLI OLMASI DİLEĞİ İLE....










30 Aralık 2011 Cuma

singer promise 1409

bu gün sabahın köründe uyandım,bayram çocukları gibiyim...

neden mi?

bu makina artık benim....



tabi hala kargo da,henüz elime ulaşmış değil ama bu gün kısmet olursa gelicek....

benim çocukluğumdan beri dikiş dikmek, kesmek, biçmek gibi bir hobim vardı....(hatta hiç unutmam lisedeyken 2 defa terziye giden etek boyumdan hiç memnun olmamış oturmuş kendim dikmiştim tabi bunu gibi neler neler var...da neyse başka zamana artık)

kısmet bu güneymiş....

dikiş dikmeyi biliyormuyum? hayır

kesmeyi biçmeyi biliyormuym?kocaman bir HAYIR...

ama içimde kocaman bir istek,heves var.(laf aramızda bir de yan komşum var :)) 

ve inşallah hepsini öğrenicem...

oğluşla ne kadar olur bilmiyorum ama inşallah olur....

biz bu makinayı pazar günü sipariş ettik,ancak buraya kargo pr.tsi,çarşamba ve cuma geliyor o yüzden bu gün inşallah elime geçer...

makinaya gelince çok özelliği olan süper lüks bir makina değil,hatta singer serisinin fiyatı en uygun olanı....

özelliklerine gelince aşağı yukarı diğer makinalarla aynı...

tabi bazı şeylerin eksikliğini öğrendikçe yada kullandıkça hissederim...ve bunu da yazarım burda....

 herşey tamam da benim en büyük sorunum ne biliyormusunuz,burda kumaşçı yok... bu sorunu nasıl çözerim bilmiyorum...inşallah beni idare edecek bir şeyler bulurum

bana şans dileyin... 

sevgiler herkese...

29 Aralık 2011 Perşembe

microdalgada brokoli....

malum mahrumiyetteyiz....

burda öyle ne sebze ne meyve doğru düzgün bulunmuyor.....

geçenlerde marketlerin birinde brokoli buldum (uzun zamandırda salatasını canım çekiyordu laf aramızda...)

görünce hemen attım sepete....

ve

eve gelirgelmez hemen microdalgada pişirdim...

daha önce hiç denememiştim... yan komşum microdalgada çok güzel olduğunu söyleyince attım fırına ohhh 

missss....tadı buharda pişirilmiş gibi oluyor...



bu poşet koroplastın...bilenler bilir...bilmeyenler için söyleyim,içinde istediğiniz herşeyi pişirebiliyorsunuz tavuktan balığa sebzeye kadar...ben pek sevmemiştim önceleri(eşim çok kullanır bunu)ama şimdi vaz geçilmezim oldu...


poşetin üstünde hangi sebzeyi ne kadar pişirmeniz gerektiği yazıyor,zamandan acayip tasarruf ediyorsunuz...

üstelik haşlamada olduğu gibi tadıda değişmiyor şahane anlıcağınız...



önce yıkadım sonra yukardaki torbaya doldurup 6dk pişirdim çıkınca miss gibi brokoliler.... tabi havuçta güzel oluyor ama evde havuç olmadığı için ben sadesini yaptım çok güzel oldu...


brokoli salatamızın yapılışına gelince;

   *brokoli

   *zeytinyağı

   *limon

   *sarımsak

haşlanan yada microdalgada pişirilen brokolilerin üstüne zeytinyağı,limon sarımsak ve tuzla bir sos hazırlayıp dökün, brokolileri hafif harmanlayıp afiyetle yiyebilirsiniz....

afiyet olsun....

27 Aralık 2011 Salı

hayatımız sims....


aramızda simsi bilmeyen yoktur heralde,

ben sims le liseden mezun olduğum yıl tanıştım yani bir 7 yıl önce falan....

ama ben böyle bir oyun görmedim duymadım bilmiyorum....

sims oynarken herşeyi unutuyorum...

öyle mi yapsam böylemi sürekli kafam onunladır...

şuan piyasada3 ü var ben hepsini oynadım....

hatta bu aralar face deki sims e sarmış durumdayım...



gidip gelip onunla uğraşıyorum...aslında çok vakit öldürüyor biliyorum ama kafa dağıtması yetiyor

geçenlerde tv de bir uzmandan dinlemiştim oyun oynamak,beyini başka aktivitelerle meşgul etmek stresten uzak tutuyormuş,,, benim buna ihtiyacım var ve benim gibi hayatı şiddetli stres altında yaşayıp gününü mahveden,pireyi deve yapan herkese tavsiye ediyorum...

ben simsle deşarj oluyorum...

içinden ay ne aptal takılmış çocuk gibi oynuyor falan diyenlerinizde olabilir,saygı duyarım...

işimi gücümü bitirip oturuyorum pc başına,öyle böyle derken bir bakıyorum akşam oluvermiş...

her delinin ayrı bir dağda otu olurmuş...benimkide bu....

oynamak isteyenler olursa seve seve yardımcı olurum...şimdilik bu kadar...

26 Aralık 2011 Pazartesi

takıntılıyım arkadaş....


ister deli diyin, isterseniz zır deli hiçte umrum değil....

ben elimin altında bu 2 kahraman olmadan iş yapamıyorum....

ne yaptığım içime siniyor,

ne temizlediğim gözüme görünüyor....

hele kokularına ölüyorum....


çamaşır mı yıkanacak hemen domestos,lavabolarmı ovulacak biraz ondan biraz ondan bir karışım yapıp başlıyorum ovmaya

hani eskiden balerina mı ne vardı temizk bezi kıvıra kıvıra iş yaprdı reklamlarda

belki hatırlarsınız bazen kendimi onun gibi hissediyorum...

belki inanmazsınız,çok samimi söylüyorum hamileyken aha bu resimdeki cifciğe aşerdim...

sırf kokusu hissdetmek için temizlemediğim yer ovmadığım tencere kalmadı...

teflonlarımın hepsi gazi oldu bunun yüzünden...

biliyorum çok abartıyorum,farkındayım çok zararlı ama bunlar olmadan evin içi boş geliyor...

yaptığımdan bişicik anlamıyorum...

sanırım bağımlısı oldum bu zavallıların...

tabi bir eşimden dinleseniz....her gün sitem her gün sitem

bunlara verdiği paradan bıkmış,bunlara verdiği parayla altına yeni bir araba çekermiş...gibi gibi....daha neler neler...

napıyım bacım pahalı bir hobim var ve ben onlarla mutluyum...

ne olur benim gibiler parmak kaldırsında yalnız hissdetmeyim kendimi...

SİZDE DE VARMI BUNLARDAN?

25 Aralık 2011 Pazar

bunu biliyormusunuz???

söyleyecek söz bulamadım.....

İclal Aydın / Yağmur


ben bu gün bunu dinliyorum......

benim gibi yağmuru ve hüznü yüreğinde hissedenler için olsun....

mutlu pazarlar herkese...


23 Aralık 2011 Cuma

urfanın etrafı olsun başlık....

nerelerdeyim ne yapıyorum diye merak eden arkadaşlarım için.....

ben bu aralar evde takılıyorum yani öyle ki, havalar soğuk ve evimizin tam karşısındaki parka dahi gidemiyoruz,kar yok yağmur yok ama türkiyenin her yeriinde olduğu gibi burada da hava oldukça soğuk,bu arada suriye sınırında olduğumdan sanırım bahsetmemiştim,ewet yanlış duymadınız tam sınırdayız ve her gün daha da karışan durumlar beni çok tedirgin ediyor bazı şeyleri ensenizde hissetmek gerçekten çok tuhaf bir duyguymuş...

buranın halkı oldukça sıcak insanlar...işletmeyi soracak olursanız içerisi birbirinin kuyusunu kazmaya çalışan insanlarla kaynıyor,gerek kadın gerekse erkekler....ne tuhaf insanlar çıkarıyor hayat karşımıza,waalla şaşırmıyorum desem yalan olur ...yok yok ben büyüyemicem....

oğluşuma gelince büyümeye çalışıyor benim ufacık delikanlım.....ama bu aralar,hastalıkla başı dertte yavrumun önce diş(azılarımızı çıkarmya çalışıyoruz) şimdide geçen yılki hastalığı tekrarladı sanırım...BRONŞİT.... ağır balgam var boğazında, doktora götür demeyin sakın sinirim bozuluyor bu lafa kıytırık bir hastane,içinde bir kaç doktor bozuntusu sanırım tıbbı terk edip gelmişler geçenlerde gittik,çocuğun diş sıkıntısı var biliyorum ama sırf içimiz rahatlasın diye gittik birazda ben ısrarcı davrandım keşke gitmesymişim...bir poşet ilaç yazdı ve içinde ne ağrı kesici ne ateş düşürücü ve hatta ishali var falan diyince nidazol adında bağırsak antibiyotiği yazmış düşünebiliyormusunuz....her şey şaka gibi gelişiyor hayatımda.....ve bugün benim sevgi kelebeğim yine hasta evin kaloriferli olması ona hiç yaramadı,sabaha kadar balgamı birikiyor yavrumun boğazında ğöğsü hırıl hırıl....annelik ne tuhaf değilmi ona birşey olduğunda içiniz bir başka yanıyor,o güne kadar farkında olmadığınız, yüreğinizin o farklı köşesi sızlıyor keşke ben hasta olsam diyorsunuz....
her hapşırıkta her öksürükte o köşeden birşeyler kopuyor....
of  anacım offf nasılda zormuş annelik,ben küçükken zatürre olmuşum günlerce başımda beklemiş....anlatırdı da şaka gibi gelirdi bunu bu gece bir kez daha anladım hakkını helal et canım annem....

eşime gelince canım benim yazık oda kendini işinden hiç alamıyor,sabah 7.30 da bi çıkıyor öğlen yemeğe geliyor yarım saatliğine,akşam 6-7 gibi gelip bir yemek yiyip tekrar gidiyor taaki gece 11 12 ye kadar güyaa devlet memuru....devlete de burdan sitem ediyorum lütfen eşimin yanına bir kaç memur diyorum yani...hafta sonu fulltime işte yüzünü göremiyoruz valla urfa bize hiç yaramadı....dalamanı çok özlüyorum...
böyle gidersede hep özlicem....

sevemedim burayı,insanları...menfatine düşkün sadece çıkarlarını gözeten insanları hayatımda istemiyorum ama lanet olsun ki şartlar buna mecbur ediyor,her fırsatta oturup kalkmak zorunda kalıyorsunuz....

onlarada burdan iki çift laf atmak istiyorum müsadenizle....eyyy menfatine düşkün egosu uğruna insanlığını unutmuş insan görünümündeki insanlar,sizden büyük allah var ve bir gün sizde toprak olacaksınız...allaha havale ediyorum hepsini pis gıcıklar,hele grup kurmaya çalışanlara zaten ayrı bir fitilim....o oraya çekmeye çalışıyor o oraya yok bizi çağırmadın yok giderken haber vermedin(bununla ilgili ayrıca bir post yazıcam o terbiyesizler için)kendileri yeme içme oldumu önden önden koşuyorlar dedikodu onlarda,ama bir  tafra bir tafra görmeyin gitsin....istemiyorum bu tarz insanları hayatımda zaten çok da muhattap olmuyorum....herkes şurda ailesinden eşinden dostundan ayrı, gurbetteyiz bir yerde dimi ama...ama yok benim tuhaf insanım hep çıkar hep menfaat,arkadan bir kuyu kazmaca,ağızdan laf almaca...eşime girip çıkıp yalvarıyorum kurum değiştirmesi için dayanamam ben bu uyuzlara bildiğiniz gibi değil...5 yıl geçmez bacılar...ben öyle laf sokmayı,insan ayırmayı,ağızdan laf almayı falan beceremem yani,bilmem halimiz ne olcak...hayırlısı benden bu kadar şimdilik...

edit:arkadaşlar bulunduğumuz yerde biz tamamen merkezden kopuk kendi kurum lojmanlarımızda oturuyoruz,ve bu yaşadıklarım tamamen benim gibi dışardan gelmiş insanların bencillğiyle alakalıdır....
benim bu yöre ve yöre insanıyla hiç bir problemim yok,lütfen yanlış anlaşılıp,farklı  yönlere çekmeyelim,hatta postu dönüp bir kerede daha okuyun....

17 Aralık 2011 Cumartesi

ne pişirsem telaşı....

başlıktan direkt konuya girdim zaten...

bende bu telaş hep mevcut ACABA BUGÜN NE PİŞİRSEM? ve ben bu sorunun cevabını aramaktan da,
bulmaktan da çok yoruldum....

nette gezinirken şu çeşit çeşit yemek yapıp bloga ekleyen hanımları hem kıskanıyorum hem de özeniyorum...

ayol o çeşitleri nerden bulursunuz,ve her gün bıkmadan usanmadan nasıl yemek yaparsınız...

tabi bu aşamalar çok önemli ama ben her gün karar aşamasında ömür tüketiyorum ve hakikaten bunu düşünürken yaşlanıyorum...

allaha şükürler olsun,tek derdimiz tek sıkıntımız bu olsun diye her gün kendimi defalarca telkin ediyorum ancak

bu düşüncede beni içten içe çürütüyor ey blog alemi....

bu konuyla ilgili pek çok kere post yazdım ve böyle giderse de devamı gelecek...

ancak yoruldum yaaa ne ev işi ne temizlik telaşı varsa yoksa yemek...

kurban olayım bir alternatif bir yol gösterin....

her gün çeşit bulup bloglara ekleyen hatunlar acıyın bana ayol....

kıskanmaktan çatladım burda....

tek çeşit yapsan olmaz,sulu yapsan pilav ister,pilav yapsan mideyi ısllatmak için çorba ister babamız sebzeye tövbeli....

isyanlardayım anlayacağınız bu konuyuda kolay kolay aşamayacağım.... hele bir el atında halledelim

sevgicikler yolluyorum herkese

10 Aralık 2011 Cumartesi

ışıl ışıl kartlar....

zaman ne kadar hızlı geçiyor değil mi?

böyle bir cümleyle başlamak istemezdim bu posta ama google'dan yeni yıl araması yaptırınca içimi tuhaf bir hüzün kapladı.... önce şu kartpostallara bakın aşağıda bekliyorum sizi....







eskiden yeni yıl öncesinde insanlar sevdiklerine kartlar yollayıp onları hatırladıklarını ifade ederlerdi...

ama şimdi teknoloji sayesinde değişen her şey gibi bu güzel adette yerini maillere sms lere bıraktı...

ewet teknolojinin gelişmesi çok güzel bir durum,karşıda değilim ama eskiyi özlemiyorum desem hiç de yalan olmaz...

benim ilk okula gittiğim yıllarda aksarayda(bu arada aksaraylıyım hani şu niğde aksaray diye bilineninden)ulu caminin yanında postanenin tam karşısında bir kartpostal satana yaşlı bir amca vardı ben ne zaman okuldan erken çıksam yada evden ne zaman erken çıksam(tabi öğlenciysem)koştur koştur oraya gider kartlara bakardım....

öyle güzellerdi ki ışıl ışıl pulluydu hepsi kardan adamlar,noel babalar,üzerine kar yağmış sevimli dallar hepsi cezbederdi beni...

ilerde param olunca hepsinden alıcam derdim kendi kendime ve arkama baka baka geri dönerdim...

şimdi alacak param var ama o kartlar yok,kartlar olsada alınca mutlu olacak insan yok...

keşke olsalar...keşke ışıl ışıl kartlarla dolu olsa her yer,tıpkı eskisi gibi...

hepsinden alsam...çocukluğumdaki mutluluğu yaşasam...

yada çocuk olsam....

bu post neden böyle oldu bilmiyorum ama eskiyi özledim...

yılbaşıyla ilgili nerde bir yazı,reklam,resim ne görürsem göreyim aklıma hep o ışıl ışıl kartlar geliyor...

aramızda bana eşlik eden varmı?

2 Aralık 2011 Cuma

Madonna - Frozen

size klasik gelebilir ama seviyorum işte hadi kırmayın beni de dinleyin....

aşkım senin için....


27 Kasım 2011 Pazar

urfa


buraya geleli 2 ay olmasına rağmen henüz doğru düzgün gezemedik

bayramdan önce eşimle urfaya gidelim hem gezmiş oluruz hemde alış-veriş yaparız diye karar aldık

çıktık yola....

urfa ceylanpınar arası 2 saati geçiyor,arada viranşehir var....

sabahın köründe yollara düştük vakitlice dönebilmek için ama keşke gitmeseydik diyoruz....

kaybolmadık ama aradığımız hiç birşeyide bulamadık anlayacağınız arkamıza baka baka döndük...

yazık ki erkenden çıktık, yollarda perişan olduk...

yanımıza kar kalan sadece bu resimdeki patlıcan kebabı oldu...

zaten yediğimiz ilk ve son yemek oldu ama neyse...

doğuda ete düşkünlüğün olduğu kesin ama güzel  kebap yapan yerlerin sayısı da sınırlı öyle her yerden yenmiyor.....

buraya ilk gelirken yol üstü bazı yerlere uğradık görseniz içimiz dışımıza çıkmıştı 


buda bizim sütlü muhallebimiz.......

NASIL BÜYÜMÜŞ MÜ?

26 Kasım 2011 Cumartesi

kahve istiyorum.....

bu gördüğünüz kahve kutusu beni bilir bende onu....

anlaşılacağı gibi mehmet efendinin kutusu...

zaten kutuyada hadi gel bakalım mehmet efendi falan der oldum...

gün içerisinde 40 defa ziyaret ederim kendisini.....

ben bir kahve manyağıyım....gelir gider kaşık kaşık kuru kahve yerim....

hele kokusuna bayılırım keşke kahve

 kokan  parfümler olsa... her yer missss gibi taze çekilmiş kahve koksa....

çaydan,koladan meyve suyundan pek hazetmem ama bu kahveye dayanamıyorum....

geçenlerde haberlerde gösterdiler eminönün de kahve dükkanı varmış taze kahve çekip ikram ediyorlarmış,satıyorlarmış falan bayıldım....

keşke yolum düşse oralara da gidip alsam mis gibi koklaya koklaya içsem....

içmekle kalmam kaşık kaşık yerim ama olsun....hatta o dükkanda kalsam...

acaba internetten satış yapıyorlarmı bilen varmı?

ayy yazarken bile ağzım sulandı gidip kendime bir kahve yapıyım en iyisi....

aramızda benim gibi kahve manyağı varmı?

varsa eller havaya .....




23 Kasım 2011 Çarşamba

internet alış-verişi...

bu aralar pek moda olan internet alış-verişi çılğınlığına sonunda bende dahil oldum...

iyi mi oldu yoksa kötü mü orası ayrı bir tartışma konusudur...

ama şikayetçiyimmm...

bayramdan önce clubbondan alışveriş yapmıştım üstelik sadece bende değil yan komşumu da kafalayıp onada yaptırdım tek siparişte birleştirip aldık ürünleri...

hala ortada siparişle ilgili ne msj var ne ileti ne haber....sizin de başınıza geliyormu yada geldimi

acaba güvenilir değilmi diye kurup duruyorum şimdi kafamda...

bu konu ile ilgili düşüncelerinizi paylaşın benimle emi.....

bekliyorum hemde merakla....

16 Kasım 2011 Çarşamba

acıyın bana :)

geldim dedim ama bir türlü fırsat bulup şu blogumun başına oturamadım....

ilk önce taşınma telaşı sonrasında internetimizin azizliği ve şimdide eşimin ailesinin burada oluşu beni kısmen olsa engelliyor

ama c.tesiden itibaren burdayım...

blogum ve blog arkadaşlarım sizi çok özledim,bişeyler paylaşmıyorum diye

lütfen beni unutmayın....

urfa maceralarımla ve oğluşumla yine burdayım

17 Ekim 2011 Pazartesi

işte geldim burdayım...:)

uzun bir ayrılıktan sonra herkese kocaman kocaman sevgiler...


sabah sabah kendimi seda sayan gibi hissetttim hani oda programını açarken sevgi saygı ve bilimum şeyler yollar ya öyle...


her neyse beni merak eden blog dostlarım hepinize çok teşekkür ederim  yorumları okuyunca sevinmedim desem yalan olur....


özlenmek merak edilmek sevilmek güzel duygu beeee...


taşındım urfa ceylanpınardayım....


ilk izlenimlerim kötü....kötüydü,ama yavaş yavaş alışıyorum....


uzun zamandır yokum ama aklım hep burda....hayatım çok tuhaf bir şekilde ilerliyor,aslına bakrsanız beklediğim kadar kötü değil,hayat,ceylanpınar ve yaşadığım yer...


ama gelen gideni aratır untmamak lazım...çok iyi yakın,samimi bir komşum var konyalı(hemşerim sayılır kendisi bendeniz aksaraylıyım)


oğluşum artık daha akıllı uslu,artık burda daha çok vakit geçirip başınızı şişiricem haberiniz ola...


tek şikayetim eşim...o çok çalışıyor,çok yoruluyor,işine daha tam alışmış değil içimizde en çok o zorlandı aslında ama zamanla oda inşallah atlatacak...


ayyy çok heycanlıyım yeni sezon gibi oldu :)))))


artık burdayım...


hadi bakalım

13 Eylül 2011 Salı

dinleyelim mi?



bir gün bu şarkıyı bu kadar dinleyeceğimi tahmin etmezdim ama güzelmiş....

12 Eylül 2011 Pazartesi

depresyonda mıyım neyim?

yazmıcam....


yazmak istemiyorum...


ama doluyum hemde çoook....


konuşmak istiyorum,içimdekileri döküp rahatlamak, ama sadece istemekle kalıyorum


anlatmaya hiç bir kelime yetmez....yetmiyor da...


konuşurken boğazımda düğümlenen cümleler... içimde kocaman bir ateş var....


yapanlar nasıl yapıyor,herkes nasıl bırakıyor,her şeyi arkasında,ben mi çok duygusalım,yoksa beynim mi fırsat vermiyor.?


arkamda kalan ne eş,dost nede arkadaş acıtıyor içimi sadece annemmmm


özüne bakarsanız evin tek kızıyım,yani büyük ya da küçük kardeşe sahip değilim,annemin tek dert ortağı,arkadaşıyım,babamla ayrıldığı yıllarda da tek avuntusuydum,zor günlerinde her şeyini paylaştığı çoğu zaman arkadaş,çoğu zaman sığınacak limandım(tabi ozaman bu denli önemli olduğumu bilmiyordum büyüynce farkına varıyorsunuz her şeyin...)çok bana sarılıp ağlamışlığı vardır,bende ona sarılır uyurdum,kokusunu içime çekerdim....şimdi bende anneyim ve onun için ne denli önemli olduğumu çok iyi anlıyorum,beni hiç kırmadı,hiç üzmedi,hiç yokluk yaşatmadı,anne oldu,baba oldu,arkadaş,kardeş sırdaş oldu....şimdi onu arkamda bırakıp giderken sadece annem değil arkamda bıraktığım....


evlenince daha farklı oluyor her şey....başınızdaki kavak yelleri yerini,çok ağır sorumluluklara bırakıyor,artık eskisi gibi toz pembe de değil dünya....


evet gidince büyük mutluluklar yaşıcam,evliliğim oturacak,kendi ayaklarımın üstünde durmaya çalışıcam,yeni yerler görüp yeni insanlar tanıcam,bunlar ne güzel şeyler


ama


ama ben telefonda annemin sesini duyduğumda hele de ağlıyor olursa dayanamıcam,dayanamam da zaten...


biri bana söylesin ben bu zor sürece nasıl alışıcam....ya annem o ne yapacak biz yokken ,ben yokken, torunu yokken....


burdaki gibi olurmu her şey,,...bu gün keyifsizim desem derdimi almaya gelebilirmi?


peki bizi beklemezmi?



9 Eylül 2011 Cuma

o gün,bu gündür....



son zamanlarda hemen hemen her yazımda bolca bahsettiğim tayinimiz salı günü belli oldu,tahminlerimizde hiç
 şaşırmadık....


URFA/CEYLANPINAR....


söylecek tek sözüm,


konuşacak hiç lafım yok....


kelimelerin bittiği yerdeyim,yerdeyiz....annemden ayrılmak çok zor olacak tabiki onun içinde benden ve torunundan ayrılmak....


uzun zaman yazmayı düşünmüyorum,en azından bu buhran dönemini atlatana kadar....

6 Eylül 2011 Salı

Ajda Pekkan - Yakar Geçerim



günün klibi bu olsun

3 Eylül 2011 Cumartesi

gece gece

''Kapımın önü hoşmuş-beşmiş farzet, say ki hiç tanışmamışız da, bir şekilde denk düşmüşüz ve geçip giden zamanı ortak kullanıyoruz''

.sıradan balıkcığın 

blogunu gezerken okudum hoşuma gitti sizde okuyun istedim....

iyi geceler herkese

Söyle



yok yok benim tarzım,zevkim değişmiş.....

eskiden olsa hayatta bu şarkıları dinlemezdim ama şimdilerde bitiyorum....

hadi dinleyelim.....

26 Ağustos 2011 Cuma

ben bu gün......

neden böyle oldu bilmiyorum....


yazasım yok,aslında her gün blogları ziyaret ediyorum herkesin postunu okuyorum,ama ne yorum yazmak istiyorum,nede kendi bloguma post...


dönem dönem hepimize oluyor,biliyorum ama yinede bloguma baktığımda üzülüyorum...


bakıyorum kaç gün önce yazılmış post,ve yorumsuz yorumlar,belki bu yüzden pek çoğu beni unuttu...


üzerimde nedensiz bir yorgunluk ve baskı var,bu neye delalettir bilmiyorum ama isteksizim işte...


aslında bu aralar günlerde çok rutin....her yeni gün bir öncekinin aynısı...


anlayacağınız tuhafım bu aralar,bir o kadar da stresli umarım çabuk geçer bu durum....


gözlerim yine durmadan sorun çıkarıyor,alerjim var artık kabul etmeliyim belkide ama ben onları çok seviyorum en çok neyini beğenirsin deseniz düşünmeden gözlerim derim....(eşim pek beğenmez büyüklermiş ama olsun çıktığımızda öyle demiyordu)


akşama ne pişireceksiniz fikri olan varmı?


ben dünden kalanlarla idare etcem,taşmış davut oğlu değiliz ya azcık idare edelim dimi ama?


patates oturtması,
mercimek çorbası,
garnitürlü pirinç pilavı,üstüne tavuk didelim,(buna şimdi karar verdim kalkıp yapıcam)
bide salata yaptıkmı tamamdır....(laf aramızda benim canım zeytin yağlı yaprak istiyor,kuru dolmada olabilir...)


evde iki kişi olunca mecburen yemekler artıyor...


bu arada ramazan boyunca nerdeyse hiç misafir almadım,bir annemler geldi birde yan komşumu çağırdım(hani şu beter böcek olanı)
ramazanın tadı kalabalık sofrayla çıkıyor,böyle iki kişi garipleri oynuyoruz hayırlısı, allah bu günlerimizi aratmasın ne diyelim....


bayram için herkes plan yapıyor ne güzel değilmi
biz aydına kayın validemlerin yanına gidicez:) son bayramımı annemlerle geçirmek isterdim ama orayada gitmesek olmaz hem eşime hemde oğluma yazık,dedesi uzun zamandır görmüyor çok özlemiştir....


ben kayın pederimi çok seviyorum çok şeker ve anlayışlı bir insan,kayın validemlere göre biraz fazla sinirli ama olsun yinede insan halinden anlayan bi insan,en azından bana göre öyle....allah uzun uzun ömür versin inşallah...hiç kimse için değilse bile sırf torununu görsün diye yine giderim onun yeri ayrı.....


ayyy ne dağınık bir post oldu,ruh halimden girdim,bayram tatilinden çıktım....


neyse tuhafım ya ona verin.....ben kaçtım anacım herkes kendine gül gibi baksın....ve herkesin kadir gecesi mübarek olsun,bol bol ibadet edelim ve birbirimize dua edelim....

23 Ağustos 2011 Salı

dünü yaşamadık sayalım....

dünü yaşamadık saysak ayıp olur mu???


gün geçmiyor ki yeni bir aksilik,yeni bir sıkıntı yaşanmasın....


''çocuğun mu var derdin var...'' söylemi gerçekten doğru bunu dün bir kere daha onayladım...


dün ben iftara hazırlık yaparken,benim aslan parçam tezgahın üzerindeki  tuvalet koku gidericisini tırtıklamış  ve anladığım kadarıyla da yemiş...


çok az olmasına rağmen aklım başımdan gitti,kusturmaya çalıştım kusmadı hemen üstüme bişeyler alıp yola koyuldum o arada eşimle karşılaştık hemen arabayla hastaneye gittik.... allahtan acil yakın...


bir bardak tuzlu su verdiler kusturması için ama kusmadı sonrasında aktif kömür falan derken şükürler olsun ki bişey olmadı,zaten çok az tırtıklamış...


bence yememiş bile ama insan elinde değil, görünce bile panik yapıyor ve durumu riske atamıyor....


sen hangi arada gördün,hangi arada yemeye başladın,hepsi bir kenara oraya nasıl uzandın...hayretler içinde kaldım...


böyle bir durum hem moral bozucu hem onur kırıcı,düşünsenize bir anlık dalgınlık,ihmal onun minicik bedenine zarar verebilirdi ve insanın ömrü boyunca sıyrılıp üstünden atamayacağı vicdan azabı yaşatabilirdi....allahım yaptığımız bir iyilik vardı heralde ki zamanında fark etim ve şükürler olsun ki yok denecek kadar az yemiş belkide yememiş bilmiyorum,kurcaladığı yerde epey kırıntı vardı ama bu beni yinede haklı kılmaz.....


şu an bu satırları yazarken bile vicdanım sızlıyor,ona bişey olsaydı heralde bu suçlulukla yaşamazdım,bu postu okuyanlara duygu sömürüsü gibi gelebilir ama inanın çok farklı bir durum,öyle tuhaf bir yük ki insan altında eziliyor, bir anlık ihmal çok farklı boyutlara neden olabilirdi...sabah her zamanki bıcırtısıyla uyanınca nasıl sevindim anlatamam...


allahım sana şükürler olsun....bebeği olan herkese tek tavsiye gözünüzü dört değil 44 açın çünkü neyin nerden geleceği hiç belli olmuyor...ve dahada önemlisi ortalıkta hiç birşey bırakmayın ben bu konuda çok özeniyorum,her yer kapalı özellikle deterjan dolabının kapağı sıkı sıkı bağlı falan ama olacakla öleceğe çare yokmuş...bunada şükür....


bu arada akşama işletmenin bayanlara ayrı erkeklere ayrı iftar yemeği var bizi restorana götürüyorlar erkekler burda yiyecekler,anlayacağınız haremlik selamlık olduk,yaramaz kediyi ananesine bırakıcam bakalım nasıl geçicek hayırlısı 


son olarak beni bloger ın EN'leri konusunda mimleyen arkadaşlarım unuttuğumu sanmayın en kısa zamanda onuda yanıtlıcam...






sevgiler...

18 Ağustos 2011 Perşembe

canım sıkkın hem de çokk

benim uyuz mu uyuz bi komşum var bir insan bu kadar çıkarcı bu kadar menfaatçi olabilir canımı çok sıktı ya dengesiz şey...


herkes biliyor biz tayin bekliyoruz ama hala belli olmadı ve işletmeden sadece 1 kişinin gideceği yer belli onlarda hafta sonu gidecekler heralde....
 herneyse biraz önce bahçemde oturuyoruz,benim bu şom ağızlı komşum koştura koştura geldi,
''-x hanımların(tayini belli olup giden arkadaşlar) yerine gelecekler eşyalarını toplamış tıra vermişler onlarla beraber 2 kişi daha varmış biri sizin yerinize geliyormuş diğeri kimmiş belli değil'' dedi


ve ekledi
''-aslında senin oturduğun evi biz istiyoruz burası daha güzel ama bize vermiyorlar keşke verseler...falan dedi birde gözümün içine baka baka kusura bakma dedi 


ay allahım ya bu tipleri özellikle mi salıyorsun üstüme hepsi seçmece ya, ben hep bu tiplerle muhattap olmak zorundamıyım?


madem gözün var evimde sessizce git kiminle,hangi yetkiliyle konuşuyorsan konuş hallet işini ben gittikten sonra ne halin varsa gör...insanın gözüne baka baka ben burayı istiyorum sen git hele ben yerine oturacam denir mi ey blog dünyası akıl verin kurban oluyum yaaa ayıp denilen bişey var yaaaa leş kargası olmanın ne lüzumu var




gıcık kadın zaten şuraya geldim geleli bir huzur vermedi


yüzsüz şey ya şimdi de gelmiş ütü masası istiyor ben ne yapıyım siz söyleyin ne yapıyım

15 Ağustos 2011 Pazartesi

parfümler....

uzun bir kararsızlıktan sonra karar aşamasına geçmek bir hayli zor oldu nedenine gelince


   * 1 karasız bir insanım


   *2 zamansızlık


bu durumları aşınca sonunda kendime uygun bir parfüm aldım





tabi ki seçimimi bosstan yana kullandım,hugo boss hem kadın hem erken ürünleri olarak hep beğendiğim bir markadır...




xx mandalina, frenk üzümü, liçe, yasemin, gül ve basmati pirinci notaları sandal ağacı, kehribar ve misk ile harmanlanmış bu kokuya çıktığından beri hayranım....


meyveli, vanilyalı yada fresh kokuları sevmeme rağmen bu kadınsı kokuyu farklı bir yerde tuttum...


tabi eşimde sağolsun beğendiğim kokuların içinden direkt bunu onaylayınca aldık








diğer kokulara gelince yine hogo boss orange çok beğendiğim hatta bayıldığım bir kokudur








yeni tercihler yapmak isteyenlere şiddetle tavsiye ediyorum mutlaka denesinler(tabiki vanilya sevenler)


sadece vanilya diyip geçmemek lazım parfümün notasında açılışı tatlı elma ortada beyaz çiçekler dipte sandal ve vanilya kokuları ağır basar...


adınında orange olduğuna hiç bakmayın çünkü içinde turunçgillerle alakalı hiçbirşey yok...


abartılı yerlerde kullanmıcaksanız yani gündelik hayat ve iş için bir seçenek arıyorsanız orange tam size göre...benim bundan sonraki seçeneğim tabikiside orange...:))


aklım bunda kalmadı desem yalan olur ama eşim xx beğenincede itiraz etmedim çünkü oda en az bunun kadar harika....


eşimde tabiki hugo boss kullanıyor bu kokuda harika bir erkek kokusu...


parfüm temsilciliği yaptığım yıllarda gidip gelip bu kokuyu bileğime sıkar eşimde nasıl olacağı merak ederdim şimdi kullanıyor ve tam tenine göre diyebilirim...


bizim parfüm güncemiz siz neler tercih ediyorsunuz???

13 Ağustos 2011 Cumartesi

ayak bakımı

özellikle yaz aylarında benim topuklarımla başım hep derttedir,çünkü havaların sıcaklığından dolayı ayakkabılar yerini terliklere bırakır ve toprakla,tozlu havayla bizzat temas eden topuklarda da çatlaklar başlar....hatta ufak ufak yarıklar oluşur ve sağa sola takılırlar,bu sorunu bir ben mi yaşıyorum yoksa benim gibi  halinden şikayetçi olan varmı aramızda bilemiyorum ama ben bu konuya kendimce son noktayı koydum ve paylaşmak istedim...


geçenlerde yukarda bahsettiğim durum fazlasıyla başıma geldi,her duştan sonra topuk törpüsüyle törpülediğim halde canım çok acımaya başlamıştı,hadi şu sıcaklarda çorap giyip önlem alıyım desen sıcaklıklar 40' üstünde normalde dayanılmıyor çoraplı oturmak eziyet olurdu heralde....

bende internetten aradım taradım ve pek çok seçenek içinden kendime en uygun olarak şu tarifi buldum

tarif tabiki suna dumankayadan.... bu kadının evdeki kürlerine bayılıyorum...herneyse

yarım kova ılık su içine eczanelerde satılan

  * gliserinden (3,25tl) 1 yemek kaşığı
  * evdeki yemeklik tuzdan(tarifte deniz tuzuydu,olmadığı için normal tuz koydum oda işe yaradı) 1 yemek kaşığı

koyup yaklaşık yarım saat bekliyorsunuz,iyice yumuşayan topuklarınızı topuk törpünüzle törpüledikten sonra ayaklarınızı temizce yıkayıp

10 adet aspirini saf vazelinle karıştırıp ayaklarınıza sürüp şeffaf jelatinle sarıp yatıyorsunuz, uyandığınızda tertemiz pamuk gibi yumuşacık ve sağa sola takılmayan ayaklar sizi bekliyor....

unutmadan belirteyim bu kürü haftada iki defa yapmak yeterli...

ee tabi şimdi siz bu postu buraya kadar okuyup ayol bu kız manyakmı gidip bir kuaföre ayak bakımı yaptırsa ya diyebilirsiniz...haklısınızda ama benimki gibi haşere ve çenesi hiç kapanmadan mızıldayan bir çocuğunuz varsa bırakın ayaklara bakımı kaşınızı bile aldıramıyorsanız,oturur paşa paşa ayaklarınıza bakım yaparsınız....:)





bu arada tayinimizi merak edenler için hala belli olmadı...açıkçası artık merakta etmiyorum

bıraktım oluruna  beklemedeyim....(hele belli olsun siz o zaman görün nasıl 3,5 atıyorum:) nasıl isyanlardayım)

benden bu kadar hazır oğluş uyumuşken kalkıp biraz iş yapıyım,ayol oruçlu oruçlu iş yapmakta gelmiyor içimden  günlerde nasıl uzun nasıl uzun akşamleyin yatağa kendimi zor atıyorum...hayırlısı artıkım...

kendinize iyi davranın beni özleyin anacım...:)

10 Ağustos 2011 Çarşamba

antalya/düden şelalesi....

not:BOL (BOL BOOOOL........)RESİMLİ BİR POST

baştan söyleyimde sonra ''ayyy ne sıkıcıymış'' demeyin....

malum önceki haftalarda kayınvalidemlere, antalya'ya  gitmiştik ve gitmişkende bol bol gezdik,düden şelalesine gidenler bilir çok güzel bir yer, insanın hiç ordan gidesi gelmiyor,hele bu sıcaklarda ve antalyanın aşırı neminde öyle serin ki hep burda kalsam hatta şurda bir köşeye kıvrılıp uyusam falan diyorsunuz neyse sözü daha fazla uzatmadan sizi resimlerle baş başa bırakıyım









şu kalabalığa bakarmısınız....iğne atsanız düşmez








bunlarda aşağı inerken yol kenarlarındaki minik şelalecikler






ve işte insanı büyüleyen görüntü


8 Ağustos 2011 Pazartesi

tosbağam veeeeee iftar menüm


bu aralar ramazanın yorgunluğu var üzerimizde, hatta yoğunlu demek daha doğru olur

 bakıyorum bloglara doğru düzgün post yazan yok,hoş benimde yazasım yok,

resimdeki benim tosuncukla ananesi....

1 ay önce denize pikniğe gitmiştik orda çekildi...

benim oğlanın kanında erol taş'lık var bakarmısınız haline,o tavuk butunu hiç sıkılmadan afiyetle yedi anne gülü.....

biraz önce kavga ettik...şimdi uyuyor,gözlüğüme takmış durumda her fırsatta ya vuruyor ya çekiyor,zaten daha öncede gözüme parmağını sokmuştu,korkuyorum yine aynısı olacak diye ben sakındıkça o daha çok yapıyor ben de tabi kendimi tutamayıp kızıyorum ama şimdi nasıl içim sızlıyor anlatamam,gözleri dolu dolu ağladı yavrum benim....

neyse tekrar orucumuza dönelim akşam olsa bi diye benim gibi saat sayan varmı aramızda...?
ben şimdiden başladım menüyü düşünmeye 

ben bu konuda internetten çok yardım alıyorum, siz bu konuda neler yapıyorsunuz...

benim bugünkü iftar menüm şöyle;

süzme mercimek çorbası

tantuni

salata

ayran

az mı oldu bu menü ya olmazsa ben biraz daha düşüneyim 

sevgiler herkese

2 Ağustos 2011 Salı

krep....krep...krep...:)

öncelikle herkese tekrar hayırlı ve sabırlı ramazanlar diliyorum


mevsimin yaz ve günlerin uzun olması herkesi haddinden fazla zorlayacak gibi,ama olsun....


bu arada tayinimiz hala belli olmadı üzüleyim mi sevineyim mi bilmiyorum,ramazan başladı ve eğer bu hafta belli olursa hem bize hem orucumuza yazık olacak geçen yıl bu zamanlar tayinler belli olmuş ve herkes gitmişti biliyormusunuz...


bana sorarsanız gitmesekte olur derim ama aksi olursa yani gidecek olursak toplanmak,gitmek gidip orda oruçlu oruçlu ev temizleyip bayrama kalmadan yerleşmek çok zor olacak....


her gün bu belirsizlikle diken üstündeyiz tlf çalsa acaba haber mi var diyoruz tabiki bu işler kimsenin keyfine göre olmaz hele bizim hiç...


ama insanlarıda azcık düşünmek lazım herkesin çoluk çocuğu var hele birde dediğim gibi ramazan olunca...


yani düşünsenize bizim burdan 8 kişi tayin bekliyor,her işletmeden ortalama 8 kişi beklese ve türkiye genelinde de 20 ye yakın işletme var siz düşünün kaç aile ramazanda perişan olacak...keşke 15 gün önce belli olsaydı diyorum bu yüzden...


ayy her neyse kafamdaki düşüncelerle sizinde başınızı şişirmek istemiyorum ama gündemimiz bu olunca ister istemz insan hep bu düşünceyle haşır neşir oluyor....


gelelim krebimize tarif oldukça kolay ve lezzetli bence sahurda denemelisiniz üstelik bir müddet tokta tutuyor okuyanlar bilir, önceki postlarda özellikle ramazanda şahsım adına tok tutan şeyler yemek istiyorum...:)


malzemelerimiz :


* 1 su bardağı süt 


* 1 su bardağı un


* 1 yumurta


* 1 tatlı kaşığı şeker


* 1/2 tatlı kaşığı tuz


işte bu kadar... malzemeleri karıştırma kabında un topakları kalmayıncaya kadar çırpıp,1 damla yağ ile yağlanmış tavada her iki yönünü pişiriyoruz,iç harcı konusunda özgürsünüz,peynir,sosis,bal,çikolata,reçel
seçenekler size kalmış...


bu arada ben bu tariften ortalama 4 tane çıkardım kalabalıksanız 2 katınada çıkarılabilir malzemeler...


benden tavsiye yapın derim sevgiler herkese...