31 Aralık 2011 Cumartesi

ŞEKER GİBİ TATLI,MASAL GİBİ GÜZEL BİR YIL DİLİYORUM HERKESE...

hiç hata yapmayan insan genellikle hiç birşey yapamaz...

2012 yılında hatalarımızın az,ÖNCE SAĞLIK VE MUTLULUĞUN

 DEVAMLI OLMASI DİLEĞİ İLE....










30 Aralık 2011 Cuma

singer promise 1409

bu gün sabahın köründe uyandım,bayram çocukları gibiyim...

neden mi?

bu makina artık benim....



tabi hala kargo da,henüz elime ulaşmış değil ama bu gün kısmet olursa gelicek....

benim çocukluğumdan beri dikiş dikmek, kesmek, biçmek gibi bir hobim vardı....(hatta hiç unutmam lisedeyken 2 defa terziye giden etek boyumdan hiç memnun olmamış oturmuş kendim dikmiştim tabi bunu gibi neler neler var...da neyse başka zamana artık)

kısmet bu güneymiş....

dikiş dikmeyi biliyormuyum? hayır

kesmeyi biçmeyi biliyormuym?kocaman bir HAYIR...

ama içimde kocaman bir istek,heves var.(laf aramızda bir de yan komşum var :)) 

ve inşallah hepsini öğrenicem...

oğluşla ne kadar olur bilmiyorum ama inşallah olur....

biz bu makinayı pazar günü sipariş ettik,ancak buraya kargo pr.tsi,çarşamba ve cuma geliyor o yüzden bu gün inşallah elime geçer...

makinaya gelince çok özelliği olan süper lüks bir makina değil,hatta singer serisinin fiyatı en uygun olanı....

özelliklerine gelince aşağı yukarı diğer makinalarla aynı...

tabi bazı şeylerin eksikliğini öğrendikçe yada kullandıkça hissederim...ve bunu da yazarım burda....

 herşey tamam da benim en büyük sorunum ne biliyormusunuz,burda kumaşçı yok... bu sorunu nasıl çözerim bilmiyorum...inşallah beni idare edecek bir şeyler bulurum

bana şans dileyin... 

sevgiler herkese...

29 Aralık 2011 Perşembe

microdalgada brokoli....

malum mahrumiyetteyiz....

burda öyle ne sebze ne meyve doğru düzgün bulunmuyor.....

geçenlerde marketlerin birinde brokoli buldum (uzun zamandırda salatasını canım çekiyordu laf aramızda...)

görünce hemen attım sepete....

ve

eve gelirgelmez hemen microdalgada pişirdim...

daha önce hiç denememiştim... yan komşum microdalgada çok güzel olduğunu söyleyince attım fırına ohhh 

missss....tadı buharda pişirilmiş gibi oluyor...



bu poşet koroplastın...bilenler bilir...bilmeyenler için söyleyim,içinde istediğiniz herşeyi pişirebiliyorsunuz tavuktan balığa sebzeye kadar...ben pek sevmemiştim önceleri(eşim çok kullanır bunu)ama şimdi vaz geçilmezim oldu...


poşetin üstünde hangi sebzeyi ne kadar pişirmeniz gerektiği yazıyor,zamandan acayip tasarruf ediyorsunuz...

üstelik haşlamada olduğu gibi tadıda değişmiyor şahane anlıcağınız...



önce yıkadım sonra yukardaki torbaya doldurup 6dk pişirdim çıkınca miss gibi brokoliler.... tabi havuçta güzel oluyor ama evde havuç olmadığı için ben sadesini yaptım çok güzel oldu...


brokoli salatamızın yapılışına gelince;

   *brokoli

   *zeytinyağı

   *limon

   *sarımsak

haşlanan yada microdalgada pişirilen brokolilerin üstüne zeytinyağı,limon sarımsak ve tuzla bir sos hazırlayıp dökün, brokolileri hafif harmanlayıp afiyetle yiyebilirsiniz....

afiyet olsun....

27 Aralık 2011 Salı

hayatımız sims....


aramızda simsi bilmeyen yoktur heralde,

ben sims le liseden mezun olduğum yıl tanıştım yani bir 7 yıl önce falan....

ama ben böyle bir oyun görmedim duymadım bilmiyorum....

sims oynarken herşeyi unutuyorum...

öyle mi yapsam böylemi sürekli kafam onunladır...

şuan piyasada3 ü var ben hepsini oynadım....

hatta bu aralar face deki sims e sarmış durumdayım...



gidip gelip onunla uğraşıyorum...aslında çok vakit öldürüyor biliyorum ama kafa dağıtması yetiyor

geçenlerde tv de bir uzmandan dinlemiştim oyun oynamak,beyini başka aktivitelerle meşgul etmek stresten uzak tutuyormuş,,, benim buna ihtiyacım var ve benim gibi hayatı şiddetli stres altında yaşayıp gününü mahveden,pireyi deve yapan herkese tavsiye ediyorum...

ben simsle deşarj oluyorum...

içinden ay ne aptal takılmış çocuk gibi oynuyor falan diyenlerinizde olabilir,saygı duyarım...

işimi gücümü bitirip oturuyorum pc başına,öyle böyle derken bir bakıyorum akşam oluvermiş...

her delinin ayrı bir dağda otu olurmuş...benimkide bu....

oynamak isteyenler olursa seve seve yardımcı olurum...şimdilik bu kadar...

26 Aralık 2011 Pazartesi

takıntılıyım arkadaş....


ister deli diyin, isterseniz zır deli hiçte umrum değil....

ben elimin altında bu 2 kahraman olmadan iş yapamıyorum....

ne yaptığım içime siniyor,

ne temizlediğim gözüme görünüyor....

hele kokularına ölüyorum....


çamaşır mı yıkanacak hemen domestos,lavabolarmı ovulacak biraz ondan biraz ondan bir karışım yapıp başlıyorum ovmaya

hani eskiden balerina mı ne vardı temizk bezi kıvıra kıvıra iş yaprdı reklamlarda

belki hatırlarsınız bazen kendimi onun gibi hissediyorum...

belki inanmazsınız,çok samimi söylüyorum hamileyken aha bu resimdeki cifciğe aşerdim...

sırf kokusu hissdetmek için temizlemediğim yer ovmadığım tencere kalmadı...

teflonlarımın hepsi gazi oldu bunun yüzünden...

biliyorum çok abartıyorum,farkındayım çok zararlı ama bunlar olmadan evin içi boş geliyor...

yaptığımdan bişicik anlamıyorum...

sanırım bağımlısı oldum bu zavallıların...

tabi bir eşimden dinleseniz....her gün sitem her gün sitem

bunlara verdiği paradan bıkmış,bunlara verdiği parayla altına yeni bir araba çekermiş...gibi gibi....daha neler neler...

napıyım bacım pahalı bir hobim var ve ben onlarla mutluyum...

ne olur benim gibiler parmak kaldırsında yalnız hissdetmeyim kendimi...

SİZDE DE VARMI BUNLARDAN?

25 Aralık 2011 Pazar

bunu biliyormusunuz???

söyleyecek söz bulamadım.....

İclal Aydın / Yağmur


ben bu gün bunu dinliyorum......

benim gibi yağmuru ve hüznü yüreğinde hissedenler için olsun....

mutlu pazarlar herkese...


23 Aralık 2011 Cuma

urfanın etrafı olsun başlık....

nerelerdeyim ne yapıyorum diye merak eden arkadaşlarım için.....

ben bu aralar evde takılıyorum yani öyle ki, havalar soğuk ve evimizin tam karşısındaki parka dahi gidemiyoruz,kar yok yağmur yok ama türkiyenin her yeriinde olduğu gibi burada da hava oldukça soğuk,bu arada suriye sınırında olduğumdan sanırım bahsetmemiştim,ewet yanlış duymadınız tam sınırdayız ve her gün daha da karışan durumlar beni çok tedirgin ediyor bazı şeyleri ensenizde hissetmek gerçekten çok tuhaf bir duyguymuş...

buranın halkı oldukça sıcak insanlar...işletmeyi soracak olursanız içerisi birbirinin kuyusunu kazmaya çalışan insanlarla kaynıyor,gerek kadın gerekse erkekler....ne tuhaf insanlar çıkarıyor hayat karşımıza,waalla şaşırmıyorum desem yalan olur ...yok yok ben büyüyemicem....

oğluşuma gelince büyümeye çalışıyor benim ufacık delikanlım.....ama bu aralar,hastalıkla başı dertte yavrumun önce diş(azılarımızı çıkarmya çalışıyoruz) şimdide geçen yılki hastalığı tekrarladı sanırım...BRONŞİT.... ağır balgam var boğazında, doktora götür demeyin sakın sinirim bozuluyor bu lafa kıytırık bir hastane,içinde bir kaç doktor bozuntusu sanırım tıbbı terk edip gelmişler geçenlerde gittik,çocuğun diş sıkıntısı var biliyorum ama sırf içimiz rahatlasın diye gittik birazda ben ısrarcı davrandım keşke gitmesymişim...bir poşet ilaç yazdı ve içinde ne ağrı kesici ne ateş düşürücü ve hatta ishali var falan diyince nidazol adında bağırsak antibiyotiği yazmış düşünebiliyormusunuz....her şey şaka gibi gelişiyor hayatımda.....ve bugün benim sevgi kelebeğim yine hasta evin kaloriferli olması ona hiç yaramadı,sabaha kadar balgamı birikiyor yavrumun boğazında ğöğsü hırıl hırıl....annelik ne tuhaf değilmi ona birşey olduğunda içiniz bir başka yanıyor,o güne kadar farkında olmadığınız, yüreğinizin o farklı köşesi sızlıyor keşke ben hasta olsam diyorsunuz....
her hapşırıkta her öksürükte o köşeden birşeyler kopuyor....
of  anacım offf nasılda zormuş annelik,ben küçükken zatürre olmuşum günlerce başımda beklemiş....anlatırdı da şaka gibi gelirdi bunu bu gece bir kez daha anladım hakkını helal et canım annem....

eşime gelince canım benim yazık oda kendini işinden hiç alamıyor,sabah 7.30 da bi çıkıyor öğlen yemeğe geliyor yarım saatliğine,akşam 6-7 gibi gelip bir yemek yiyip tekrar gidiyor taaki gece 11 12 ye kadar güyaa devlet memuru....devlete de burdan sitem ediyorum lütfen eşimin yanına bir kaç memur diyorum yani...hafta sonu fulltime işte yüzünü göremiyoruz valla urfa bize hiç yaramadı....dalamanı çok özlüyorum...
böyle gidersede hep özlicem....

sevemedim burayı,insanları...menfatine düşkün sadece çıkarlarını gözeten insanları hayatımda istemiyorum ama lanet olsun ki şartlar buna mecbur ediyor,her fırsatta oturup kalkmak zorunda kalıyorsunuz....

onlarada burdan iki çift laf atmak istiyorum müsadenizle....eyyy menfatine düşkün egosu uğruna insanlığını unutmuş insan görünümündeki insanlar,sizden büyük allah var ve bir gün sizde toprak olacaksınız...allaha havale ediyorum hepsini pis gıcıklar,hele grup kurmaya çalışanlara zaten ayrı bir fitilim....o oraya çekmeye çalışıyor o oraya yok bizi çağırmadın yok giderken haber vermedin(bununla ilgili ayrıca bir post yazıcam o terbiyesizler için)kendileri yeme içme oldumu önden önden koşuyorlar dedikodu onlarda,ama bir  tafra bir tafra görmeyin gitsin....istemiyorum bu tarz insanları hayatımda zaten çok da muhattap olmuyorum....herkes şurda ailesinden eşinden dostundan ayrı, gurbetteyiz bir yerde dimi ama...ama yok benim tuhaf insanım hep çıkar hep menfaat,arkadan bir kuyu kazmaca,ağızdan laf almaca...eşime girip çıkıp yalvarıyorum kurum değiştirmesi için dayanamam ben bu uyuzlara bildiğiniz gibi değil...5 yıl geçmez bacılar...ben öyle laf sokmayı,insan ayırmayı,ağızdan laf almayı falan beceremem yani,bilmem halimiz ne olcak...hayırlısı benden bu kadar şimdilik...

edit:arkadaşlar bulunduğumuz yerde biz tamamen merkezden kopuk kendi kurum lojmanlarımızda oturuyoruz,ve bu yaşadıklarım tamamen benim gibi dışardan gelmiş insanların bencillğiyle alakalıdır....
benim bu yöre ve yöre insanıyla hiç bir problemim yok,lütfen yanlış anlaşılıp,farklı  yönlere çekmeyelim,hatta postu dönüp bir kerede daha okuyun....

17 Aralık 2011 Cumartesi

ne pişirsem telaşı....

başlıktan direkt konuya girdim zaten...

bende bu telaş hep mevcut ACABA BUGÜN NE PİŞİRSEM? ve ben bu sorunun cevabını aramaktan da,
bulmaktan da çok yoruldum....

nette gezinirken şu çeşit çeşit yemek yapıp bloga ekleyen hanımları hem kıskanıyorum hem de özeniyorum...

ayol o çeşitleri nerden bulursunuz,ve her gün bıkmadan usanmadan nasıl yemek yaparsınız...

tabi bu aşamalar çok önemli ama ben her gün karar aşamasında ömür tüketiyorum ve hakikaten bunu düşünürken yaşlanıyorum...

allaha şükürler olsun,tek derdimiz tek sıkıntımız bu olsun diye her gün kendimi defalarca telkin ediyorum ancak

bu düşüncede beni içten içe çürütüyor ey blog alemi....

bu konuyla ilgili pek çok kere post yazdım ve böyle giderse de devamı gelecek...

ancak yoruldum yaaa ne ev işi ne temizlik telaşı varsa yoksa yemek...

kurban olayım bir alternatif bir yol gösterin....

her gün çeşit bulup bloglara ekleyen hatunlar acıyın bana ayol....

kıskanmaktan çatladım burda....

tek çeşit yapsan olmaz,sulu yapsan pilav ister,pilav yapsan mideyi ısllatmak için çorba ister babamız sebzeye tövbeli....

isyanlardayım anlayacağınız bu konuyuda kolay kolay aşamayacağım.... hele bir el atında halledelim

sevgicikler yolluyorum herkese

10 Aralık 2011 Cumartesi

ışıl ışıl kartlar....

zaman ne kadar hızlı geçiyor değil mi?

böyle bir cümleyle başlamak istemezdim bu posta ama google'dan yeni yıl araması yaptırınca içimi tuhaf bir hüzün kapladı.... önce şu kartpostallara bakın aşağıda bekliyorum sizi....







eskiden yeni yıl öncesinde insanlar sevdiklerine kartlar yollayıp onları hatırladıklarını ifade ederlerdi...

ama şimdi teknoloji sayesinde değişen her şey gibi bu güzel adette yerini maillere sms lere bıraktı...

ewet teknolojinin gelişmesi çok güzel bir durum,karşıda değilim ama eskiyi özlemiyorum desem hiç de yalan olmaz...

benim ilk okula gittiğim yıllarda aksarayda(bu arada aksaraylıyım hani şu niğde aksaray diye bilineninden)ulu caminin yanında postanenin tam karşısında bir kartpostal satana yaşlı bir amca vardı ben ne zaman okuldan erken çıksam yada evden ne zaman erken çıksam(tabi öğlenciysem)koştur koştur oraya gider kartlara bakardım....

öyle güzellerdi ki ışıl ışıl pulluydu hepsi kardan adamlar,noel babalar,üzerine kar yağmış sevimli dallar hepsi cezbederdi beni...

ilerde param olunca hepsinden alıcam derdim kendi kendime ve arkama baka baka geri dönerdim...

şimdi alacak param var ama o kartlar yok,kartlar olsada alınca mutlu olacak insan yok...

keşke olsalar...keşke ışıl ışıl kartlarla dolu olsa her yer,tıpkı eskisi gibi...

hepsinden alsam...çocukluğumdaki mutluluğu yaşasam...

yada çocuk olsam....

bu post neden böyle oldu bilmiyorum ama eskiyi özledim...

yılbaşıyla ilgili nerde bir yazı,reklam,resim ne görürsem göreyim aklıma hep o ışıl ışıl kartlar geliyor...

aramızda bana eşlik eden varmı?

2 Aralık 2011 Cuma

Madonna - Frozen

size klasik gelebilir ama seviyorum işte hadi kırmayın beni de dinleyin....

aşkım senin için....